Kavala Gezilecek Yerler Nelerdir

Seyehat Rehberi, Vizesiz Ülkeler, Work and Travel, Yurtdışı Eyl 18, 2022 Yorum Yok

Kavala Gezilecek Yerler

  1. yüzyılın ortalarına kadar Kavala şehri sınırlarını Panagia bölgesi olarak bilinen yarımadanın duvarları ile sınırlıymış. 1864 yılında Osmanlı padişah Abdülaziz tarafından verilen Kavalanlar’ın şehir surlarının dışında da yerleşim yapabileceklerine dair ferman ile şehir surların dışına çıkmış. Bu izinle birlikte depo, fabrika ve tütün tüccarlarının büyük evleri yeni şehir merkezi haline gelen ana limanın etrafında toplanmış. Makedonya’nın Osmanlı’dan ayrılmasını takiben şehirde eski yapılar da yok edilerek yeni evler, işyeri binaları ve kiliseler inşa edildi. Bu durum 20. yüzyılın sonlarına kadar sürdü. 1920’lerin sonlarında Özgürlük Meydanı çevresindeki birçok tarihi kervansaray yeni dükkan ve ev inşa etmek üzere yıkıldı. Günümüzde modern beton bloklar şehir merkezinin manzarasına hâkim olsa da Kavala’nın sokaklarında bulabileceğiniz birçok ilginç mimari örneği sizi bekliyor.

Faiz (Toko) Konağı

Toko(Faiz) Konağı tütün tüccarı Dimitrios Tokos tarafından Osmanlı neoklasik ve Barok tarzlarında yerel mimari unsurları da kullanılarak 1879 yılında inşa edilmiş. Bina 1911’de İtalyan Konsolosluğu olarak kullanılmış ve daha sonra Kavala’daki Kadınlar için kurulmuş olan bir olan bir kuruluş adına satın alınmış. 1913’te Osmanlıdan ayrılışından itibaren 1937 yılına kadar belediye binası olarak kullanılmış. Yunanistan Başbakanı Eleftherios Venizelos 1929’da Kavala’ya yaptığı ziyarette konağın balkonundan bir konuşma da yapmış. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra konak özel Papasideri Lisesi binası olarak kullanılmış.  Yapı 1979 yılında Kültür Bakanlığı tarafından satın alınarak Doğu Makedonya ve Trakya’nın anıtlarını ve müzelerini yöneten kurum tarafından restore edilerek bu gün için turizme kazandırılmıştır. Toko(Faiz) Konağı tarih boyunca yaptığı hizmetler ve estetik yapısı ile gelen ziyaretçileri derinden etkiler.

Büyük Salon

Neoklasik tarzda inşa edilen Büyük Salon klasik mimarinin çeşitli unsurlarına sahiptir. Binanın tasarımı aynı zamanda antik Yunan binalarında kullanılan dikdörtgen pencere tarzı ile birlikte Roma kemerli dolap ve pencereleri ile zengin bir estetik yapıya sahiptir. Yapının zemin katı antik tarzda krem ​​sarı taş kaplı cepheye sahiptir. İkinci katın ve çatı katının duvarları pembe renkli sıva kaplanmış. Binanın üst kısmı çatı önü boyunca uzanan ve taş vazolarla süslü bir küpeşte ile kaplanmış olup bina estetik yapısı ile görülmeye değer. Büyük Salon bünyesinde barındırdığı birçok farklı mimari unsur ile gelen ziyaretçilerine görülmemiş hissiyatlar yaşatmayı başarıyor. Yapının dış yapısındaki tasarım sanat harikası olsa da son zamanlarda ilave edilen çelik ve cam vitrinler yapının estetik yapısını bozmuş. Yunan ekonomisinin bozuk olmasına bağlı sebepler ile yapı bakımsız kalmış. Her şeye rağmen Büyük Salon estetik yapısı ve görsel güzellikleri ile ziyaretçilerini derinden etkilemeyi başarıyor.

Kavala Belediye Sarayı

Yüzyıllar boyunca Kavala şehri sıkışık kalenin duvarları (içinde kalmıştı. Ancak Sultan Abdülaziz’in 1864 yılında verdiği izin ile bu tarihten sonra depolar, fabrikalar ve servetin büyük temsilcileri limanın etrafında yerleşim kurdu. Tütün baronları bu tür konaklar ve diğer binalarla varlıklarını, güçlerini ve etkilerini cesurca ortaya koydular.  Kavala Belediye Sarayı Budapeşte’de tütün ticareti yapan Macar Baron Peter Herzog’un ikametgahı olarak 1890’ların sonunda inşa edilen Kavala tütün baronlarının konaklarından biridir. Herzog muazzam miktarda zengin bir Yahudi bankeri olup aynı zamanda tahıl ve tütün tüccarı, enerjik bir işadamı ve tutkulu bir sanat koleksiyoncusuymuş.  Zengin banker Adolf Wix tarafından yönetilen tütün ticaret şirketi Herzog et Cie’yi Kavala’da kurmuş ve Makedon tütününde yaptığı işler ile bir tekel elde etmiş. 1905 yılına kadar İstanbul’daki Osmanlı Hanedanı’nın ana tedarikçisi olmuş. Aynı zamanda Herzog Osmanlı İmparatorluğu’nda azalan ticareti liberalleştiren girişimcilerden biri olmuş. Crenalleted duvarları, minyatür kulesi ve diğer dekoratif unsurları ile konak Avrupa tarzı Gotik bir kaleye benziyor. Yapı tüm bu özellikleri ve tarih boyunca üstlendiği roller ile şehre büyük hizmetlerde bulunmuş. Bu gün Kavala Belediye Sarayı olarak kullanılan yapı görülmeye değer birçok unsuru bir arada barındırıyor.

Heroon Parkı

Kahramanlar Parkı veya Kahramanlar Belediye Bahçeleri olarak anıla gelen park Eleftheriou Venizelou Caddesi’nde doğrudan Belediye Sarayı’nın karşısında yer alıyor. Parkın açık hava kafesinde bir şeyler içerek keyifli vakit geçirebilirsiniz. Özellikle yaz aylarında dolaşıp eğlenceli dakikalar geçireceğiniz bu park akşamları gençlerin favori mekanı oluyor. Aynı zamanda yolcular için bir otobüs veya feribot beklerken dinlenmek için iyi bir yer olarak kullanılabilir. Park yerel Yunan kahramanlarının çeşitli büstlerini, İskender’in mermer anıtını, 1970 yılında Giritli heykeltıraş Yannis Parmakelis tarafından yapılan Nike’nin (Zafer tanrıçası) bronz heykelini ve Makedon halkının mücadelelerini anlatan birçok unsura ev sahipliği yapıyor. Tüm bu unsurlar arasında ve ağaçların gölgesinde dolaşarak dinlenebilirsiniz.

Wix Konağı

Belediye Sarayı’nın sağında yer alan konak yine başka bir tütün baronunun konağıdır. Bu bina Macar asıllı Barones Adolf Wix von Zsolnay tarafından 1899’da inşa edilmiştir. Adolf Wix 1932 yılında bir Yahudi olarak dünyaya gelmiş. Gençlik yıllarında tütün baronu Herzog tarafından şirketlerini yönetmesi için Kavala’ya gönderilmiş. Çok başarılı bir yönetici olan Wix burada servetine servet katmış. Sonraki yıllarda Avusturya-Macaristan Başkonsolosu olarak atanan baron Herzog’un kızıyla evlenmiş. Daha sonra da büyüleyici kale benzeri bir konak inşa ettirdiği Viyana’ya yerleşmiş. 1925 yılında konağı bir Amerikan tütün şirketine satmış. Ardından bina birkaç el değiştirse de Belediye tarafından satın alınarak belediye tarafından kullanıldı. Bu bina da belediye binası gibi Kavala’ da görülmesi gereken ilginç tütün baronlarının konaklarından biri olarak görülmeye değer.

Lazarist Manastırı

Wais Konağının hemen doğusunda yer alan manastır 1888-1892 yılları arasında inşa edilmiş.   Lazarist Manastırı neoklasik tarzda eklektik mimari unsurlar ile zenginleştirilmiş büyük bir yapıdır. Manastır Birinci Dünya Savaşı sırasında Fransa Konsolosluğu olarak ve Fransızca öğretmek için bir okul olarak kullanılmış. Şu anda ise 1900 yılında kurulan Kavala Kilisesi için Roma Katolik kilisesi olarak hizmet veriyor. Yapı taşıdığı mimari unsurları ve manevi ruhu ile ziyaretçilerin Kavala’da mutlaka görmesi gereken yapılar arasındadır.

 

Belediye Tütün Deposu

Yapı daha çok geç dönem Osmanlı endüstriyel deposundan çok İspanyol sömürge saraylarına benziyor. Depo 20. yüzyılın ilk yıllarında bir Türk tütün tüccarı kızı olan Mimin için inşa edilmiştir. Bina barok unsurlarla Osmanlı neoklasik stilinin birleşiminden oluşuyor olup Kavala’nın görkemli binalarından birini oluşturmaktadır. İleriki yıllarda ise bina Kavala Belediyesi tarafından satın alınmış ​​ve restore işlemlerinden sonra kültürel aktivitelerde kullanılmaya başlanmıştır. Belediye Tütün Deposu günümüzde pembe duvarları, dekoratif pilaları ve muhteşem pencereleri ile ziyaretçileri için keşfedilmeyi bekleyen faklı bir yapıdır.

Odalar (Kameras) Su Kemeri

Kemer “Su Anne” olarak bilinen 400 metre yükseklikteki kaynaktan beslenen ve şehre su taşıyan iyi planlanmış seramik borular ve dört su kemeri ağının son safhasını oluşturmaktadır. Kemerlerden gelen suyun bir kısmı yolcuların, çiftçilerin ve hayvanlarının yol boyunca kırsal kesimdeki çeşmelere yönlendirilmiş. Bu sular bu gün hala Kavala kalesinde su depolarından boru hatları vasıtasıyla halk çeşmelerinden akmaktadır. Bu sulardan olsa gerektir ki Kavala’da akan suyun bulunduğu ilk ev 1780-90 civarında inşa edilen Mehmet Ali Evi’dir. Yapının bazı kemerlerinde Osmanlı stilinde tuğla ve yerel granit ile inşa edilen su kemeri 280 metre uzunluğundadır. Yüksekliği 25 metre olup ve toplam 60 kemerli bir yapıya sahiptir. Yapı, su kanalını destekleyen iki kat kemerden oluşur. Alt katman daha kalın inşa edilmiştir. Geç Roma ya da Bizans döneminde inşa edilen su kemerinin 14. yüzyılda yıkıldığı düşünülmektedir. 16. yüzyılın ortalarında muhtemelen Kanuni Sultan Süleyman ve Sadrazamı Pargalı İbrahim Paşa döneminde restore edilmiş ya da tamamen yeniden inşa edilmiştir. Osmanlı zamanında yapılan kısmın kesin tarihi bilinmese de 1530-1550 yılları arasında yapıldığı düşünülmektedir. 1818 yılına gelindiğinde büyük bir onarım gereken yapıda 1997-1998 yıları büyük bir restorasyon gerçekleştirilerek işlevsel hale getirilmiş. Yani kemer 20. yüzyıla kadar iyi bir şekilde korunmuş ve kullanılmıştır.

Aziz Nicholas Kilisesi

Kilise aslen Kavala’nın en büyük camisi olan İbrahim Paşa Cami’nden 1926 yılında kiliseye dönüştürülmüş. Minaresinin tabanı üstüne bir çan kulesi yaptırılarak kilise formatına yapı uydurulmuş. Yapının denize yakın olmasından dolayı denizcilerin koruyucusu olan Aziz Nicholas’a ithaf edilmiştir. Yapı ilk olarak 1530 yılında Pargali İbrahim Paşa tarafından 1523-1536 yılları arasında yaptırılmış. İbrahim paşa aynın zamanda şehirde su kemerlerinin tamiratı konusunda da görev üstlenmiş. Yapı inşa edildiği dönemin estetik anlayışına uygun olarak İslami dönemin izlerini de belirgin olarak yansıtır. Gelen ziyaretçilerini derinden etkileyen kilise-cami her şeyi ile muhteşemdir.

 

Yorum Yok

Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir