Brüksel Gezilecek Yerler Nelerdir

Seyehat Rehberi, Work and Travel, Yurtdışı Eyl 15, 2022 Yorum Yok

Brüksel Gezilecek Yerler

Belçika Krallığı’nın başkenti olan Brüksel aynı zamanda Avrupa Birliği’nin de başkentidir. Brüksel birkaç yüzyıl öncesinde bulunduğu yerdeki bataklığın kurutulması ile oluştuğu için bataklığın içindeki yerleşim anlamına gelen ismi ile de dikkat çeker. Brüksel uluslararası alandaki önemi, doğal güzellikleri ve sanat eserleri ile mutlaka görülmesi gereken yerler arasında başta gelir. Güzel Bruges ve Ghent’den farklı olarak Brüksel şehrinde turist ordularını görmeniz mümkündür. Brüksel Belçika’nın başlıca ekonomik ve eğitim merkezidir. Şehre diğer şehirlerden daha fazla ziyaretçi gelir. Burada Belçikalı yaşam hakkında özellikle de fantastik restoran ve kafe kültürü için uygun bir fikir ediniyorsunuz. Brüksel’in diğer Belçikalı şehirlerin gözde mekanlarına sahip olmamasına rağmen başkent olmasının getirdiği nitelikler sayesinde ziyaretçiler akın eder. Şehirde dünya standartlarında bir müze ve sanat galerisi bulunması sanatseverler için yeterlidir. Atomium ve eski şehir mahallesinde eski mimarinin bazı harika kalıntıları da ziyaretçileri hayran bırakan noktalardandır. Gotik ve Barok mimari tarzlarının ihtişamını izlerken Brüksel’in ünlü çikolatalarından almayı da unutmayın. Çikolataları ile ünlü Belçika’nın Brüksel şehri tarihi dokusu ve esrarengiz mimarili yapıları ile turistlerin mutlaka uğraması gereken yerlerin başında gelir.

Grand Place Şehir Meydanı

Grand Place veya Grote Markt denilen yer Brüksel şehrinin merkezi meydanıdır. Bu meydanda birçok idari bina ve iki büyük yapı yer alır. Meydan şehirde bulunan Belediye Binası ve Brüksel Kent Müzesi’ni içeren Bredhouse binası ile çevrilidir. Brüksel Eski Kenti’nin kalbinde şehrin ana meydanı olan Grand Place Avrupa’nın en iyi korunan yerlerinden biridir. Şehrin meydanı zarif binalar, guild evleri, muhteşem korkulukları, süslü taş işleri ve zengin altın süslemesi ile benzersiz mimarisine hayran bırakır. Çoğu 1696 ile 1700 yılları arasında Barok tarzda inşa edilmiş ancak bazı Flaman etkileri de görülen yapılar dikkat çeker. Grand Place’in geçmişi çok geriye dayanır. İlk kez 11. yüzyılda kurulmuş ve kısa süre sonra kentin siyasi ve ekonomik merkezi haline gelmiştir. Meydandaki en tanınabilir yapı 1402 yılında yapılan Hotel de Ville (Belediye Sarayı) olarak karşınıza çıkar. İçinde birkaç ihtişamlı oda bulunan sarayın en etkileyici yeri Maximilian Odası’dır. Victor Janssens’in mükemmel tavanı ve tasarımlarına halıların eşlik ettiği geniş konsey odası, büyük ziyafet salonu ve evlilik odası Belediye Sarayı’nın önemli odalarındandır. Brüksel’in tarihini gösteren duvar resimleri de çok dikkat çekicidir.

Place Royale Meydanı

Bu meydandaki en önemli yapı Belçikalı kraliyet ailesinin resmi konut olarak kullandığı Kraliyet Sarayı’dır. Kraliyet sarayı olan Palais Royal’e ev sahipliği yapan meydan turistlerin yoğun olarak bulunduğu yerler arasındadır. Sarayın çatısında asılı olan Belçika bayrağı egemenliğin varlığını ve bir tören düzenini gösterir. Muhafız Değiştirme Töreni her gün yaklaşık 14.30’da gerçekleşir. Sarayın etrafında neoklasik cepheler ile övünen kültürel yapıların bir topluluğu bulunmaktadır. Sarayın çevresinde bir zamanlar Turuncu Veliaht Prens’in ikametgahı olan Palais des Academies ve 1920’lerde tasarlanıp inşa edilen plaza batı tarafındaki Palais des Beaux-Arts iki en iyi mimari örneğidir.

Belçika Çizgi Roman Müzesi

Victor Horta tarafından tasarlanan bu muhteşem 1906 tarihli bina dünyaya damgasını vurmuş çizgi film ve çizgi romanların sergilerinden oluşur. Çizgi karakterlerin tarihine adanmış olan muhteşem Komik Müze Merkezi çok sayıda ziyaretçiyi misafir eder. Belçika ve Fransız çizgi romancılar tarafından 200 orijinal komik çizimin sürekli sergilendiği bir sergi de burada sunulur. Buna ek olarak müze orijinal el yazmalarını, taslak eskizlerini ve Lucky Luke’un salonunu da içerir. Tim, Struppi’yi ve Kaptan Haddock’un ay roketini içeren yaratıcı olarak yeniden yapılandırılmış koleksiyonlar kullanılarak Belçika ve Fransız çizgi romanlarının popülaritesi artırılmaya çalışılıyor.

Manneken Pis Çeşmesi

Rue de l’Etuve’nin yanı sıra Brüksel’in en ünlü simgesi olan Manneken Pis genellikle çok sayıda turist tarafından ziyaret edilir. Manneken Pis Brüksel şehrinin ünlü bir simgesi olarak kabul edilir. Bronzdan yapılmış 61 cm boyunda olan heykel çeşmenin havuzuna idrarını yapan bir çocuk tasviri ile şekillenmiştir. Tüm eleştirilere rağmen heykel ve çeşme Brüksel şehrinin en popüler simgesi olarak yüzlerce misafire ev sahipliği yapar. Simge en az 1388 yılına kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Hatta Brüksel halkı arasında “Brüksel’in en yaşlı vatandaşı” olarak heykeldeki küçük çocuk kabul edilir. Heykelde tasvir edilen küçük bir çocuğun figürünün kökeni hakkında pek bir bilgi yoktur. Manneken bununla birlikte çeşitli efsanelere de konu olmuştur. Mevcut heykel 1619 yılında Hieronimus Duquesnoy the Elder tarafından yapılmış. Büyük kutlamalar, etkinlikler ve Brüksel’deki festivaller sırasında heykele kıyafet giydirildiği için bu yönü ile de ün kazanmıştır.

Belçika Kraliyet Güzel Sanatlar Müzesi

Belçika Kraliyet Güzel Sanatlar Müzesi 1875 ile 1881 yılları arasında inşa edilmiş. Dünyanın en büyük ve en iyi sanat galerilerinden biri olarak kabul edilir. Müze ilk kez 1797’de kurulan ve ilk Lorraine Charles’ın eski sarayında bulunan bir koleksiyonun da ev sahipliğini yapar. Koleksiyon iki bölümden oluşuyor. Petrus Christus eserleri de dahil olmak üzere Flaman ve Hollandalı Eski Masters’ın ünlü bir koleksiyonuna sahip olan Antik Sanat Müzesi çok dikkat çeker. Muhteşem Belçika eserlerinden oluşan Belçika Kraliyet Güzel Sanatlar Müzesi ziyaret edilmesi gereken yerlerin başında gelir. Müzede farklı dönemlerden sanatçılara ait eserler büyük bir titizlik ile sergilenir. Brüksel’de gezilmesi gereken yerlerin başında gelen bu müzede bulunan heykeller, tablolar ve çizimler de çok büyük ilgi ile karşılanır.

Saint Michael ve Saint Gudula Katedrali

Michael ve Gudula yani Brüksel’in koruyucu azizlerine ithaf edilen bu Gotik kilise ilk olarak 1225’te yapılmış. Ancak katedral 15. yüzyılda tamamlanmış. 12. Yüzyıldan kalma bir kilise olan bu yapı katedral unvanını 1962 yılında kazanmış. Brüksel’in en güzel ve en önemli dini yapıları arasında Saint Michael ile Saint Gudula Katedrali köklü bir geçmişe sahiptir. Kilisenin cephesi geniş merdiven basamağının üzerinde ihtişamlı bir şekilde yükselen etkileyici olan ve Jan van Ruysbroeck tarafından tasarlanan ikiz 69 metrelik kule ile taçlandırılmış. Güzel renklendirilmiş iç mekan lüks bir şekilde döşenmiş ve Bernard van Orley tarafından yaratılan seçkin vitray pencerelere ev sahipliği yapmaktadır. V. Charles ve Portekiz’in Isabella’sını aynı zamanda II. Louis ve Mary Macar kraliyet çiftini tasvir eden en iyi örnekleri görmek için katedrali mutlaka ziyaret edin. Daha sonra Koro’nun solundaki Kutsal Sacrament Şapeli’ne de uğramayı unutmayın. Burada bulunan pencere Ev Sahibi Mucizesi’nin hikayesini de ziyaretçilere anlatır.

Atomium Anıt Binası

Atomium 1958 senesinde Expo 58 Fuarı için tasarlanmış ve yapılmış bir anıt binasıdır. Manneken Pis ile birlikte Atomium da Brüksel’in en tanınmış sembollerinden biri olmuştur. Tramvayla ulaşabileceğiniz bir yerde bulunan anıtın mimarı Andre Waterkeyn farklı bir tasarım yapmış. Anıt 102 metre yüksekliğinde dokuz çelik ve alüminyum kürenin birleştirilmesi ile oluşmuş. Anıt binası 1958 Brüksel Dünya Sergisi’ne de ev sahipliği yapar ve kentin en gerçeküstü manzarasını ziyaretçilerine sunar. Binada 165 milyon kez büyütülmüş bir demir molekülü var ve ziyaretçiler Biogenium adı verilen insan hayatıyla ilgili bir gösterinin sunumu için kullanılan iç mekana da girebilir.

Saint Katherine Kilisesi

Görkemli orantıya sahip yapısı ile Saint Katherine Kilisesi 1850 yılında daha eski bir binanın yerini alması için Romanesk, Gotik ve Rönesans tarzlarının bir karışımıyla inşa edilmiştir. İç mekana özel bir ilgi duyulmuş ve 14 ya da 15. yüzyıl siyah bir Madonna figürü ile Crayer’in yaptığı bir tabloya yer verilmiş. Kilisenin arka cephesinde duran 11. – 12. yüzyıl Tour Noire eski sur duvarının kalıntıları ile dikkat çeker. Kilisenin batı tarafında ise keyifli balık pazarı olması eski şehir iskelelerinden birinin burada olduğunun hatırlatıcı gibidir. Balık pazarından biraz uzakta olsa bile etkileyici bir manzara da dikkat çeker. 13. yüzyılda kurulan Beguine manastırının kalıntıları olan kilise 1657-1676 yılları arasında inşa edilmiştir. Luc Fayd’herbe tarafından tasarlanan bu kilise Belçika’daki en iyi Flaman-İtalyan Barok kiliselerinden biri olma özelliğini de taşır. Hafif ve ferah iç mekanda güzel minyatürler ve Brükselli sanatçı Van Loon’un resimleri de ziyaretçilere sergilenir.

Notre-Dame du Sablon Kilisesi

15 ile 16. yüzyılda yapılan Notre-Dame du Sablon Kilisesi genellikle Belçika’daki en güzel Geç Gotik kiliselerden biri olarak kabul ediliyor. Kilise ilk olarak kumsalda inşa edilmiş küçük bir şapel yerine geçmiş. 1304 senesinde Crossbowmen’s Guild tarafından Sablon’a ait olarak yapılan kilisenin iç kısmı özellikle olağanüstü vitraylı camından dolayı nefes kesici bulunur. Thurn ve Taxis ailesinin mezarları ile kısmen Luc Fayd’herbe’nin çalışması da ilgi çekici bulunur. Brüksel şehrine yapacağınız ziyarette gitmeniz gereken kiliseler arasında burada yer alır.

Cinquantenaire Parkı

Park ülkenin 50. yıldönümünü anmak için 1880 yılında kuruldu. Park alanı geniş bir kompleksten oluşur. Doğal alanların yanı sıra binalarda da farklı eserler sergilenir. İlginç müzelerden oluşan park Fransız mimar Charles Girault tarafından tasarlanmıştır. Kraliyet Sanat ve Tarih Müzesi dünyadaki en kapsamlı goblen koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapmaktadır. Belçika Ordusu Müzesi ve Askeri Tarih Müzesi görülmeye değer yerler arasındadır.

Chateau Royal Stephane Mignon Parkı

Belçikalı Kraliyet Ailesi’nin evi olan Chateau Royal halka açık değildir. Ancak onu çevreleyen park halka ve ziyaretçilere açık durumdadır. Keyifli patika yollar ve görülmeye değer birkaç cazibe merkezi turistlerin çok ilgisini çeker. Sarayın önünde bulunan dairesel çiçeklerin ortasındaki Leopold’a ait anıt görülmeye değer eserler arasındadır. Parkın en kuzey köşesindeki Japon Kulesi de aslında 1900 Paris Sergisi için inşa edilmiştir. II. Leopold zamanında inşa edilen seralar ve bahçeler dikkat çeken yerler arasındadır.

Nationale du Sacre Coeur Bazilikası

Koekelberg bölgesinde 1905 yılında ülkenin 75. yıldönümünü kutlamak için dünyanın beşinci en büyük kilisesi inşa edilmiştir. Bina ancak 1970 yılında tamamlandı. Bazilikada mükemmel bir sanat koleksiyonu ve bazilika tarihi üzerine devam eden bir sergi de yer alır. Sunağın üzerinde asılı duran Mesih’in resmi de dikkat çeken eserler arasında yer alır. Şehrin nefes kesici görüntüsü de kilisenin sunduğu manzaralar arasındadır.

<<

 

Yorum Yok

Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir