Amsterdam Gezilecek Yerler
Hollanda Krallığı’nın başkenti olan Amsterdam Avrupa’nın en popüler turistik noktalarından biri olup, 40’ın üzerinde müze, sayısız tiyatro ve eğlence mekanının yanı sıra üniversiteleri, akademileri ve araştırma enstitüleri ile de ülkenin önde gelen kültür merkezidir. Buna ek olarak Hollanda pervane şeklinde eş merkezli bölümlere serilmiş tarihli binalarıyla ün salmıştır. 16. Ve 18. Yüzyıllardan kalma 6750 bina 2000 dönümlük bir alana yayılmıştır Alan 160 kanalla parçalara ayrılmakta ve sayısız yüzen evi barındırmaktadır. Şehir 90 adasını birbirine bağlayan köprülerinden Mager Köprüsü’nün de dahil olduğu 8 ahşap baskül köprüsü ile de ziyaretçilerin ilgi odağı olmaktadır.
Rijkmuseum
Amsterdam’ın en popüler cazibe merkezlerinden ve kesinlikle en önemli sanat depolarından biri olan Rijkmuseum ülkenin seçkin sanat eserlerini ve antikaları barındıran geniş koleksiyonlara ev sahipliği yapması amacıyla 1809 yılında kurulmuştur. Müzenin etkileyici koleksiyonunda yedi milyon sanat eseri bulunmakta ve bunlar arasında binanın 250 odasına yayılmış 5000’den fazla önemli tablo ziyaretçilerin beğenisine sunulmaktadır. Resimlerin yanı sıra Rijksmuseum, 35.000’den fazla kitap ve el yazması ile Hollanda’da sanat ve kültürün gelişimi ile ilgili çok sayıda hayranlık uyandırıcı sergiler içeren zengin bir kütüphaneye sahiptir. Müzede tematik İngilizce rehberli turlar da düzenlenir.
Anne Frank Müzesi
Prinsengracht’da bulunan Anne Frank Müzesi dünyanın en tanınmış soykırım kurbanlarından en kısa birine adanmıştır. Frankfurt şehrinden gelen Yahudi mültecileri arasında bulunan Anne ve ailesi II. Dünya Savaşı’nın büyük bir kısmında bu evde saklanmışlardır. Bu bina Anne’nin 15 yaşındayken hayatını kaybetmesinden birkaç yıl sonra dünya çapında en çok satanlar listesinde yer alacak olan günlüğünü yazdığı evdir. Evin büyük bir kısmı Anne’nin yaşadığı zamanda olduğu gibi orijinal haliyle korunmuştur ve trajik bir tarihi dönemi gözler önüne seren dokunaklı bir anıt olarak günümüze kadar gelmiştir.
Van Gogh Müzesi
Onun trajik hayat hikayesinden veya olağanüstü yeteneğinden etkilenen ve ilham kaynağı alan bir buçuk milyon ziyaretçi her yıl muhteşem Van Gogh Müzesi’ne akın etmektedir. Dünyanın en önemli sanat galerilerinden biri olarak kabul edilen Van Gogh Müzesi sanatçının tablolarını içeren en büyük koleksiyona da ev sahipliği yapar. Aynı dönem sanatçılarının çalışmalarının ve eserlerinin yanı sıra 200’den fazla tablo, 500 çizim ve Van Gogh tarafından yazılmış 700 mektup koleksiyona dahil edilmiştir. Müzede İngilizce sesli rehberler ve telefon uygulamaları da ziyaretçilere sunulan imkanlar arasındadır.
Batı Kilisesi
Eski Kraliçe Beatrix’in 1966 yılındaki düğün yeri olarak da ünlenmiş olan Amsterdam’ın Batı Kilisesi şehrin en popüler kilisesi olarak bilinmektedir. Bir çok iç ve dış Gotik özelliğinden dolayı olağandışı olan bu Rönesans kilisesinin yapımı 1630 yılında tamamlanmıştır. Halk arasında “Uzun John” olarak bilinen 85 metrelik kule kentin en yüksek kulesidir ve mihrabının ucunda 1489 yılında Amsterdam’da gördüğü tedavi sonucu hastalıktan kurtulan Avusturya İmparatoru Maximilian’ın anısına yerleştirilen imparatorun tacının büyük bir kopyası yer alır. Kilise 1622 yılından kalma bir orgun yanı sıra kilisenin dışına gömülen Rembtrandt’ın anısına 1906 yılında yerleştirilen ilginç bir mermer sütuna da ev sahipliği yapmaktadır.
Rembrandt Evi Müzesi
Rembrandt eşi Saskia ile birlikte hayatının en mutlu ve en başarılı yıllarını günümüzde Rembrandt House Müzesi’ne ev sahipliği yapan Jodenbreestraat’taki evinde geçirmiştir. Sanatçı bu evde 20 yıl boyunca yaşamıştır ve ev sayısız gravür ile birçok kişisel eşyasının yanı sıra 17. Yüzyıl tarzını yansıtan mobilyalarla döşenmiştir. Müzeye İngilizce rehberli turlar da düzenlenir. Rembrandt Ev Müzesi’nden iki dakikalık yürüme mesafesinde yer alan Zuiderkerk-Güney Kilisesi Rembrandt’ın üç çocuğunun dışında bir de öğrencisinin gömülü olduğu mekandır. 1603-1611 yılları arasında Reformasyon sonrasında Amsterdam’da inşa edilen ilk protestan kilisesi olan Güney Kilise burada gömülü olan mimar Hendrick de Keyser tarafından tasarlanmıştır. Kapsamlı bir restorasyondan sonra burası artık yerel kültürel etkinlikler ve aktiviteler için bir merkez konumuna gelmiştir. Şehirdeki bir başka Rembrandt’la ilgili ziyaret noktası ise ünlü ressamın heykeli ile birlikte birçok kafe ve restorana ev sahipliği yapan Rembrandt Meydanı’dır.
Kraliyet Sarayı
Önceleri Belediye Sarayı olarak kullanılan Kraliyet Sarayı günümüzde kralın şehirde bulunduğu zamanlarda ikametgahı olarak hizmet vermektedir. Yapımına 1648 yılında başlanan binanın dış cephesi Antik Roma mimarisi tarzını yansıtır ve tamamen klasiktir. İç mekan ise muhteşem bir şekilde döşenmiş olup, ferah dairelere, mermer heykellere ve Rembrandt’ın öğrencileri Ferdinand Bol ve Govert Flick tarafından tasarlanan tavan resimlerine ev sahipliği yapmaktadır. Diğer ilgi çekici noktalar arasında mermer şömineli ve Cornelius Holsteyn’e ait tavan resimlerinin bulunduğu Kent Haznedarı’nın odası ve Bol ve Flink’in tablolarını da barındıran Aldermen Salonu yer alır. Ancak en geniş ve en önemli oda muazzam bir şekilde dekore edilmiş olan ve Avrupa’nın en şık devlet odalarından biri olarak saylan Konsey Salonu’dur.
Yahudi Tarih Müzesi
Yahudi Tarih Müzesi geçmişi 1670 yılına kadar dayanan Grote Sinagogu’nun da dahil olduğu dört sinagogun içinde konuşlanmıştır. Dikkat çekici noktalar arasında gümüş Tevrat sandıkları, kaftanlarının yanı sıra geniş bir kütüphane de yer almaktadır. Ayrıca kütüphaneyle birlikte Yukarı Sinagog Obbene Sjoe’de kaşer bir resoran da bulunur. Müzenin dışında yer alan Docker Anıtı 1941 yılında Yahudi vatandaşların sürgün edilme kararına karşı çıkan işçilerin grevini temsil eder. Ayrıca türünün en eskisi olarak bilinen Ets Haim Kütüphanesi’ne ev sahipliği yapan ve 17. Yüzyıdan kalma bir tapınak olan Portekiz Sinagogu da ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. Bu büyüleyici tarihe daha ayrıntılı bir bakış atabilmek için tarihi Yahudi Mahallesi’ni de kapsayan Yahudi Tarih Müzesi’nin İngilizce turlarına katılmanız tavsiye edilir.
Stedelijk-Amsterdam Belediye Müzesi
1895 yılında kurulan Stedelijk Müzesi Avrupa’nın en etkileyici modern sanat koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapmaktadır. Özellikle 19. Ve 20 yüzyıl Hollanda ve Fransız tablolarına odaklanan müze De Stijl de dahil olmak üzere Van Doesburg, Mondrian ve Rietveld’den örnekler içeren birçok ünlü sanat akımına ait eserleri, Rosenquist ve Warhol’un Pop-Art çalışmalarını ve Chagall, Dubuffet, De Kooning ve Matisse’nin tablolarını içeren seçkin bir koleksiyonu ziyaretçilerin beğenisine sunar. Heykel bahçesi ise Rodin, Moore, Renoir ve Visser’in örneklerini barındırmaktadır. Müzede İngilizce rehberli turların yanı sıra ayrıca ailelere yönelik atölye çalışmaları da düzenlenir.
Begijnhof
Begijnhof şehrin iç noktalarında yer alan ve birçok turistin kolayca fark edemediği nadir sakin mekanlardan biridir. Eski evlerin birçoğu mesken olarak kullanılsa da onları çevreleyen dar patikalar ve yaya geçitleri halka açıktır. Burada bulunan 14. Yüzyıldan kalma tek ahşap evin de dahil olduğu Amsterdam’ın en eski binaları ve etraflarındaki bakımlı yemyeşil avluları görülmeye değerdir. Başlangıçta bir dindar Katolik kadınlar topluluğu (begijnen) tarafından işgal edilen bu bölgenin küçük şapeli topluluğun son mensuplarının 1971 yılında defin törenlerine de ev sahipliği yapmıştır.
Eski Kilise
Kuzey Holanda’daki ilk salon kilisesi olan Oude Kerk 1306 yılında inşa edilmiş ve bölgedeki birçok kilise için örnek teşkil etmiştir. Kiliseye 1500’lü yılların başından itibaren geniş yan şapel gibi bir çok eklemeler yapılmıştır. Ayrıca şehrin muhteşem manzarasını da görmenize imkan sağlayan 16. Yüzyılda eklenen kule 1658 yılına ait bir çan takımını da barındırır. Kilisenin iç mekanı Reformasyon öncesi 1555’ten kalma üç muhteşem pencere ve ince oymalı ahşap koridor tezgahları gibi ilgi çekici noktalara sahiptir. Köprüden iki dakikalık yürüyüş mesafesinde bulunan Amsterdam’ın en eski sokaklarından biri olan Zeedijk’te kentteki en eski ayakta kalan yapı olarak düşünülen 15. Yüzyıldan kalma bir ev ziyaretçilerin ilgi odağı olmaktadır.
Amsterdam Limanı
Gelgitlerden etkilenmeyen ve yoğun bir liman olan Amsterdam Limanı Düsseldorf, Koblenz ve Basel gibi şehirlere düzenli yolcu ve yük taşımacılığı hizmetlerini sunmaktadır. Liman tesisleri Kuzey Denizi Kanalı’nın inşaatı ile bağlantılı olarak 1872’de kurulmuştur. Oosterdok’taki eski bir denizcilik ardiyesinde bulunan Ulusal Denizcilik Müzesi gemi modellerinin, navigasyon araçlarının, kürelerin ve tabloların yer aldığı etkileyici bir koleksiyona ev sahipliği yapmaktadır. Yakınlardaki bir diğer ilgi çekici ziyaret noktası ise liman alanında çarpıcı bir mimariye sahip olan birinci sınıf bilim müzesi Science Centre Nemo yer alır. Amsterdam’ın kuzeyinde IJ’nin karşı kıyısına araba ile geçmek için ise şehir merkezindeki IJ Tüneli’ni kullanmanız gerekmektedir.
Yeni Kilise ve Ulusal Anıt
1814 yılından beri Hollandalı hükümdarların resmi taç giyme törenlerine ev sahipliği yapan Yeni Kilise Amsterdam’ın göbeğinde, Dam Meydanı’ndaki Kraliyet Sarayı’nın yanında yer almaktadır. Bu tarihi meydan Amstel’i IJ’den ayırmak için 1270 civarında inşa edilmiş ve kente adını vermiştir. Günümüzde meydan ve kilise antik fuarlar ve sanat sergileri gibi kamusal işlevler için kullanılmaktadır. Ayrıca org konserleri de bu 15. Yüzyıl kilisesinde düzenli olarak gerçekleştirilir. PC Hooft ve Nicolaes Tulp de dahil olmak üzere ünlü Hollandalıların mezarları ve 1679’da hayatını kaybeden Amiral Michiel de Ruyter’in Barok Mezarlığı da ilgi çekici noktalar arasında yer almaktadır. Dam Meydanı’nın karşı tarafında 22 metre yüksekliğinde bir dikilitaş olan Ulusal Anıt İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra savaş mağdurlarının anısına bir Kurtuluş sembolü olarak dikilmiştir. J.J.P Out tarafından tasarlanan anıt J.W. Radeler’in heykelleriyle savaşı, barışı ve direnişi sembolize etmektedir. Her yıl 4 Mayıs’ta ulusal anma günü kapsamında anıtın önüne çelenkler konmakta ve Hollanda’da iki dakikalık bir sessizlik yaşanmaktadır. Yılın ger kalanında ise anıt dünyanın dört bir yanından gelen gençlerin buluştuğu bir yer olmaktadır.
Amsterdam Müzesi
1414 yılında inşa edilen eski belediye yetimhanesinde yer alan Amsterdam Müzesi ziyaretçilerin Amsterdam’daki ve ülkedeki değişen rolü hakkında bilgi edinebilecekleri bir dizi geniş avludan oluşmaktadır. Müzede tarih öncesi buluntuların yanı sıra arazinin denizden nasıl geri alındığını açıklayan görüntüler de sergilenmektedir. İç avlular ve eski atış poligonu da keşfedilmesi gereken müzedeki diğer ilgi çekici noktalar arasında yer alır. Ayrıca kafenin dışında bir de kütüphaneye ev sahipliği yapan müze şehrin geçmişi hakkında zengin bir edebiyat koleksiyonunu da barındırmaktadır.
Kalverstraat and Vlooienmarkt
Amsterdam seçkin lüks mağazalar da dahil olmak üzere yerel el sanatları veya hediyelik eşya alışverişi için de bir çok ideal seçenek barındırır. Bunlardan en tanınmış ve genellikle en yoğun olanı bir çok butiğe, galeriye, parfümeri, kafe ve restorana ev sahipliği yapan Kalverstraat’tır. Tamamen farklı bir alışveriş deneyimi için ise 1886’dan beri düzenlenen Amsterdam’ın ünlü bit pazarı Vlooienmarkt’a gitmek gerekir. Farklı yemek çeşitlerinin sunuludğu açık büfenin yanı sıra burada antikalardan kıyafetlere kadar yeni veya kullanılmış her türlü ürüne ulaşmak mümkün olmaktadır. Bir diğer benzersiz alışveriş noktası ise Amsterdam’ın Çiçek Pazarı’dır ve akla gelebilecek her türlü bitkiden oluşan ürün çeşitliliğiyle ziyaretçileri kendisine hayran bırakır. En iyi alışveriş caddelerinin bir çoğu 15. Yüzyılda bir koyun pazarına ev sahipliği yapan Munteplein Meydanı’ndan yayılmakta ve meydanın üstünde ise 1672 yılında inşa edilen Nane Kulesi yer almaktadır.
Tropenmuseum
1864 yılında kurulan Tropen Müzesi, Hollanda’nın eski kolonilerinin tarihine ilgi duyanlar için büyüleyici bir gezi noktasıdır. Özel olarak tasarlanmış mağaralı bir salonda tropik ve subtropikal bölgelerden gelen sayısız sanat eseri ve günlük obje sergilenmektedir. Ayrıca müze bir otantik çarşının yanı sıra geleneksel müzik aletlerinin kullanıldığı Doğu ve Asya müziği konserlerine de düzenli olarak ev sahipliği yapmaktadır.
Botanik Bahçeler ve Hayvanat Bahçesi
Hortus Botanicus Amsterdam dünyanın eski botanik bahçelerinden birisi olarak bilinmektedir. İlk olarak 1638 yılında doktorlar ve eczacılar için mütevazi bir bahçe olarak kurulmuştur. Günümüzde ise nadir bulunan bitkiler ve ağaçlara, egzotik çiçeklere ve farklı tropik alanları kapsayan büyük sera alanlarına ev sahipliği yapar. Beş dakikadan daha kısa bir yürüyüş mesafesin de yer alan Natura Artis Magistra ise tarihi binalarla bezenmiş gölgelikli bir bahçe ortamında birçok canlıyı barındıran mükemmel bir hayvanat bahçesidir. Akvaryumun yanı sıra zoolojik müze, Insectarium, Kelebek Köşkü ve Gökevi de önemli ziyaret noktaları arasında sayılmaktadır. Bu eğlenceli doğa merkezinin yakınında bulunan bir başka ilgi çekci nokta da Kuzey Denizi’nin ortalama su seviyesini gösteren Normaal Amsterdams Peil’in bir reprodüksiyonudur.
Yorum Yok